VARYANT KÂBUSU

Kovid-19 pandemisinin ikinci yılına yaklaşıyoruz. "Pandemi ve koronavirüs nedir?" sorusuyla başlayan bir eğitim ve öğretim döneminden geçti küresel toplum. Pandemi, gündelik hayatımızın içine o kadar girdi ki enfeksiyon kontrol önlemleri, FFP maskeler, toplumsal bağışıklık, R0, RT, antikor titresi, antijen, mRNA, solunum hijyeni ve daha nice teknik kavram gündelik konuşmalarımızın bir parçası haline geldi. Pandeminin ne zaman ve nasıl biteceği ise iki yıldır popülaritesini hala koruyan bir soru olarak duruyor.

Tam da ufukta kara görünmüşken ve ülkeler pandemi sonrasına hazırlanmışken bilim insanlarının beklediği ancak küresel toplumun pek hazır olmadığı bir sürpriz karşımıza çıktı: Varyantlar!

Bu soruya cevap arayan bilim insanlarının üzerinde en çok mutabık kaldığı husus ise pandeminin ancak aşılarla sonlanabileceği. Bu sebeple pandemiyle proaktif mücadelenin en önemli yanı da yeni aşıların geliştirilmesi oldu. Tarihte eşi benzeri görülmemiş iş birliği ve devasa yatırımlar nihayet meyvesini verdi ve mucize sayılabilecek kadar kısa bir sürede Kovid-19 aşıları ufukta göründü. Üstelik bir değil, pek çok çeşit ve türde aşı üretildi. Çok uzun süreler, bütçeler ve nitelikli emek gerektiren aşıların bir yıl içinde geliştirilmiş olması, pandeminin sonlanacağına dair ümitleri de artırmış, dünya genelinde bir aşılanma seferberliği başlamıştı. Aşılamaların en hızlı yapıldığı İsrail ve İngiltere’de vaka sayılarındaki hızlı düşüşler, bu ülkeleri izleyen diğerlerinin rahat bir nefes alabilmesini sağlamıştı. Tam da ufukta kara görünmüşken ve ülkeler pandemi sonrasına hazırlanmışken bilim insanlarının beklediği ancak küresel toplumun pek hazır olmadığı bir sürpriz karşımıza çıktı: Varyantlar!

IMF’nin yayımladığı bir raporda varyantların 2025 yılına kadar 4,5 trilyon dolar zarara sebep olabileceği açıklandı.

Varyantların ortaya çıkışı ile İsrail ve İngiltere’de düşmekte olan vaka sayıları, beklenmedik şekilde bir süre sonra tekrar artışa geçti. ABD’de vaka sayılarında beklenenden daha fazla artışlar görülmeye başlandı. Geçen temmuz ayında ABD’deki tüm vakaların yüzde 80’i delta varyantından oluşuyordu. Artan vaka sayıları sebebiyle Endonezya ve diğer Asya ülkelerinde sağlık sistemleri çöktü, hastanelerde oksijen kıtlığı baş gösterdi. Tunus’tan Güney Afrika’ya kadar Afrika kıtasındaki ölümler bir hafta içinde yüzde 40 artış gösterdi. Uluslararası Para Fonunun (IMF) yayımladığı raporda varyantların 2025 yılına kadar 4,5 trilyon dolar (yani Türkiye’nin gayrı safi milli hasılasının 6 katı) zarara sebep olabileceği açıklandı.

Şu ana kadar tespit edilen varyant türü sayısı Pango veri tabanında bin 571 yani dünya üzerinde dolaşan bin 571 farklı alt türde koronavirüs var.

Avrupa’da normalleşme sürecinde olan bölgelerde kısıtlamalar yeniden devreye girdi. İki doz aşılanan kişilerin artık maske takmasına gerek olmadığını söyleyen ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), söylemini güncelleyerek varyantlara karşı maske kullanımının önemini vurguladı. Bilim insanları, mevcut aşıların yeni varyantlara karşı etkili olup olmadığını sınamak için tekrar laboratuvarlarında sabahlamaya başladı.

Gelişmelerin baş döndürücü hızla yaşandığı bu ortamda gündemi takip edebilmek ise toplum için bir başka büyük soruna dönüşmüş durumda. Oluşan devasa bilgi yığını içinden konuyu anlamamızı kolaylaştıracak nitelikli bilgileri ayıklamak için bu yazıda varyantları masaya yatırdık. Bu yazıda “varyant nedir, mutasyon nedir, virüsler neden mutasyon geçirir, varyantlar bulaş hızını artırır mı, aşılara ve tedavilere karşı direnç oluşturur mu, uyguladığımız testler varyantları tespit edebilir mi, varyantlarla baş etmenin yolları neler olabilir, varyantların olduğu bir ortamda pandemi nasıl sonlanabilir?” gibi pek çok soru için güncel bilimsel literatürü tarayarak cevaplar aradık.

Öncelikle varyantın ve mutasyonun ne olduğunu, nasıl ve neden oluştuğunu daha iyi anlamak için virüse yakından bakmak, virüsün genetik kodunda bir seyahate çıkmak gerekiyor.

Bakteriler, mantarlar ve parazitler, virüslere göre daha gelişmiş yaşam formları ve insan hücrelerine gerek duymadan üreme kabiliyetine sahipler. Fakat virüsler, kendilerini kopyalayarak üremek ve çoğalmak için kendi genetik kodlarını kopyalayabilecek donanıma sahip olmadıklarından insan bedenine girer girmez ilk iş olarak taç şeklinde yüzeylerini saran proteinlerle (Spike protein) hücrelerimize tutunuyorlar. Bu tutunma işlemi kolay olmuyor, bu sırada hücrelere tutunamayan pek çok virüs bağışıklık sistemimiz tarafından yok ediliyor. Tutunmayı başaran virüsler, hücre zarını eriterek kendi genetik kodlarını bizim hücrelerimizin içine bırakıyorlar. Hücre içine giren genetik kodu kendi kodu sanan hücremiz, hemen kodu okuyarak gereken proteinleri sentezliyor. Ayrıca virüsün genetik kodu da kopyalanıyor. Üretilen yeni parçalar ve adeta fotokopisi çekilen yeni kodlar bir araya geliyor ve hücremizin içinde pek çok sayıda virüs üretilmiş/kopyalanmış oluyor.

İşte tam da virüsün genetik kodunun kopyalanması sırasında bazı kopyalama hataları meydana geliyor. Bu hatalar, bir mektubun aynısını başka bir kağıda yazarken yapılan harf/hece/kelime hatalarına benziyor. Bu hatalar “mutasyon” olarak anılıyor. Örneğin, virüsün hücrelere tutunmasını sağlayan yüzey proteininin şeklini belirleyen genetik kodda bir hata oluşuyor ve proteinin şekli değişikliğe uğruyor. Bu mutasyonların çok büyük çoğunluğu yaşamla bağdaşmayan virüs türleri ortaya çıkarıyor ve çoğu tür hücrelere tutunamayarak yok oluyor. Ancak virüsler milyonlarca, milyarlarca ve hatta katrilyonlarca kez kopyalama işlemine girdiğinde meydana gelen pek çok mutasyondan biri virüsün yüzey proteinini öyle bir dönüştürüyor ki yeni protein hücrelerimize daha iyi tutunur hale gelebiliyor.

Bu senaryoda, virüs yeterli sayıda çoğalma denemesi yaptığında oluşan mutasyonlardan biri yaşama tutunuyor ve çoğalmaya başlıyor. İşte yaşamla bağdaşan bu yeni tür için “varyant” ifadesi kullanılıyor. Çoğalma yeteneğine sahip olmayan türlerin yok olup bu kabiliyete sahip yeni türlerin çoğalmasıyla “doğal seçilim” gerçekleşiyor. Virüs bu şekilde “evrim” geçiriyor. Ortaya çıkan yeni türler de çoğalmaya çalışırken sürekli mutasyona uğruyorlar ve bu sebeple yepyeni varyantlar ortaya çıkıyor. Bir varyant dünya üzerinde tek bir bölgede ortaya çıkabildiği gibi farklı kıtalarda eş zamanlı da evrim geçirerek ortaya çıkabiliyor. Bu durum “yakınsak evrim” şeklinde isimlendiriliyor.

Dünyada gelişmiş ülkeler sürekli olarak Kovid-19 hastalarından numuneler alarak virüslerin genetik kodlarını inceliyor ve mutasyonların gelişimini izliyor. Pek çok farklı ülkede yapılan incelemelerin sonuçları Tüm İnfluenza Verilerinin Paylaşımı Küresel İnisiyatifi (GISAID), Pango ve Nextstrain adlı kuruluşların veri tabanlarında toplanıyor ve tüm dünyaya sunuluyor. Şu ana kadar tespit edilen varyant türü sayısı Pango veri tabanında bin 571. Yani dünya üzerinde dolaşan bin 571 farklı alt türde koronavirüs var. Bu türlerin listesini ve hangi alt türün hangi üst türden oluştuğunu "https://cov-lineages.org/" web sitesinden izlemek mümkün.

Pandeminin başından itibaren üretilen tedavi metotları, test yöntemleri, aşılar bu türlerin büyük çoğunluğu için hala etkili ve bu alt türlerin çoğu fazladan bir tehdit oluşturmuyor. Ancak birkaç alt türde oluşan bazı mutasyonlar virüsün yüzey proteinini öyle değiştirdi ki bu alt türler insan hücrelerine daha iyi tutunabilir hale geldi. Hatta bu alt türlerden bazıları bazı tedavi metotlarımıza da dirençli. Bu sebeple her ülkenin kendi “genomik sürveyans” (virüs genom izlemi) sistemini kurması, kendi ülkesinde meydana gelen mutasyonları ve yeni varyantları tespit ederek elindeki verileri hızlı ve şeffaf olarak Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) bildirmesi gerekiyor.

Pandemi, aşılar ve varyantlar arasında bir yarış. Aşılama hızı varyant oluşum hızından daha geride kaldığı sürece pandeminin bittiği günlerin ancak ufukta gözüken bir serap olduğunu söyleyebiliriz. Diğer taraftan, aşılama hızı artar ve varyant oluşum hızını geçerse ufukta karayı görmek mümkün.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Kemal Çelebi - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Atoom Medya Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Atoom Medya hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Atoom Medya editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Atoom Medya değil haberi geçen ajanstır.